Gözde S. Kadıoğlu
Yıl 1916
Birinci Dünya Savaşı koşullarında İngiltere ve Fransa’nın desteğini alan Arap milliyetçileri, Osmanlı İmparatorluğu’nun güneyinin çökertilmesi için harekete geçti. Güney cephesinin iki kanadı, Mezopotamya ve Mısır, 1916 yılında Osmanlı Devleti’nin en önemli cepheleriydi. Çanakkale ve Kût’ül Amare başarılarından sonra Şam’da bulunan 4. Ordu Mısır’ı geri almak üzere Kanal Harekatı’nı düzenliyordu. Osmanlı ordularının güney cephedeki harekatlarını durdurmak ve Arap toprakları üzerindeki Osmanlı egemenliğini sona erdirmek için daha güneydeki Hicaz’dan bir ayaklanma başlatıldı. Bu ayaklanma, Arap uyanışının bir sonucu değil, Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in İttihat ve Terakki hükümeti ile çekişmesi sonucu ortaya çıktı. Yani, Osmanlı hakimiyetinin sonuna gelindiğini anlayan Şerif Hüseyin ve oğulları Hicaz’da, güç ve toprak mücadelesine giriştiler. İsyanın laik Arap milliyetçiliği açısından köklü bir başkaldırı olarak kabul edilme eğilimi olsa da Şerif buna sebep olan şeyin, Haziran 1916 tarihinde Osmanlı Hükümeti’nin Müslümanlığın kutsal değerlerini çiğnediği ve “Arapların haklarının çiğnendiği” iddialarını göstererek isyan etti. Şerif Hüseyin, 10 Haziran 1916’da Osmanlı Devleti’ne karşı isyan etti ve kendisini “Arap Memleketlerinin Kralı” ilan etti. Ancak 3 Ocak 1917 tarihinde İngiltere ve müttefikleri bu unvanı uygun görmeyerek, onu bağımsız bir yönetici ve resmen “Hicaz Kralı ve Otoritesi” olarak tanıdılar. Bir yandan İtilaf kuvvetleriyle, 1916 yılından itibaren de Arap isyancılarla savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti, 1918 yılında imzaladığı Mondros Mütarekesi ile bölgeden çekildi. İngilizler Şerif Hüseyin’e vadettikleri toprakların büyük bölümünü vermedi, 1917 Balfour Deklarasyonu ile Filistin’de bir Yahudi yurdunun oluşturulacağı açıklandı. (Britanyalı savaş kabinesinde dışişleri bakanı olan Arthur Balfour, 2 Kasım 1917 tarihinde uluslararası Siyonist hareketin liderlerinden olan Lord Rothschild’e bir mektup göndererek, Filistin topraklarında bir Yahudî devleti kurulması konusunda İngiliz hükûmetinin destek vereceğini bildirdi)
PAN ARAP RENKLERİYLE OLUŞTURULAN BAYRAK
Tarihte Arap İsyanı olarak da anılan ayaklanmanın bir de bayrağı vardı. Bayrak, İngiliz diplomat Mark Sykes tarafından tasarlanmıştı. Yatay çizgiler halinde siyah, yeşil ve beyaz ile yatay üçgen şeklinde kırmızı renklerden oluşmaktaydı (Pan Arap renkleri). Siyah Abbasileri, beyaz Emevîleri, yeşil Fatimileri ve kırmızı ise Haşimileri simgelemekteydi. Amacı, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı Araplık bilinci yaratmaktı… Bu bayrak daha sonra 1964 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından Filistin halkının bayrağı olarak ilan edildi. 15 Kasım 1988 tarihinde ise bağımsız Filistin ülkesinin bayrağı olarak kabul edildi.
FİLİSTİN BAYRAĞI AÇMANIN ASIL ANLAMI
Tarihi gelişime bakıldığında Arap İsyanı ile ortaya çıkan bayrak, şimdi Filistin’i temsil ediyor. Hamas – İsrail savaşında Filistin’i destekleyenler bu bayrağı açıyor. Yani, tarihi derinliğe bakıldığında bu bayrak aslında Osmanlı’ya da açılmış oluyor. Türkiye’de Filistin’e destek konvoylarında, hem bayrak açan hem de ‘Osmanlı tuğrası’ taşıyan onlarca araca rastlamak mümkün… Bu durum, kendi içinde büyük bir ikilem değil mi?